Denizli'nin ücra köşelerinden zirveye yükselen bir başarı öyküsüdür. Alanı üzerine herhangi bir ihtisas yapmadan sadece isteyerek ve azmederek adını tarihe geçirebilmenin öyküsü. Bu yolculuk çobanlıkla başlar yanık türkülerin sahibi olmakla devam eder. Dünyada başka hiçbir yerde olmayan üç telli saz ve sipsi enstrümanıyla adım adım ilerler. Belgesellere konu edinerek onurlandırılır ve Unesco tarafından yaşayan efsane sıfatıyla taçlandırırlır.Sadece soyadının değil,yaptıklarının ve dile getirdiklerinin de "dev"lere yakışır nitelikte olduğunu okurken sizde hissedeceksiniz.
Bir Dev’in Yaşam Öyküsü Soyadına Yakışır Bir Hayat

Çobanlıktan Müzisyenliğe Geçiş
Hayri Dev geçimini kemancı bir arkadaşı ve oğlu Zaferle yaptığı orkestrayla, düğünlerde kazandıkları üç beş kuruşla geçimlerini sağlıyorlardı. Onu Hayri Dev yapan kendi yazıp söylediği türkülerdi. Yaşadığı köyün eski ismini taşıyan Masıt Kırığı denilen dokuz sekizlik mahalli ezgileri çalıp söyleyen bir usta oldu. “Saz çalmama kızan babam beni çoban yaptı.” diyen Hayri Dev hikayesinin başını anlatıyor: “Çocukluk ve gençlik yıllarımda babam dini bütün bir adam olduğundan benim saz çalıp, türküler söylememe çok kızardı. Hatta bu nedenle çoban oldum ben. Babam baktı beni bu meraktan vazgeçiremeyecek ‘ne halin varsa gör’ dedi ve çobanlık yapmak üzere dağlara gönderdi. Burada kendi halimde yıllarca çalıp söyledim. Bu merakım yüzünden çok sürü kaybetmişliğim vardır. Bu yüzden çobanlık yaparken, benim Ramazan diye yardımcım vardı. Üç telliyi çalarken koyunları toplasın diye ‘Ramazan bak oğlum bir koyun kaldı’ derdim. Bana böyle yardım ederdi ” diyor. Halada türkülerinde bu uyarıyı yapıyor Hayri Dev.
Ardından yaşadığı şaşkınlığın bir ifadesi olarak şu sözler dökülüyor ağzından: “Babamın yasakladığı, hatta cezalandırdığı müzik merakım bir gün beni bu günlere getireceğini hayal bile edemezdim.”
Yanık Türkülerin İlham Kaynağı Birgül Hanım
Seksene yakın yaşına rağmen hala kendi imalatı olan üç telli curası ve çam dalından yine kendi imalatı belki de tek örnek olan sipsiyle yöresinin yani Masıt köyünün on beşi bulan oyun havalarını (Masıt Kırık Havaları) ve kendi türkülerini çalıp söyleyen bir sanatçıdır.
Hayri Dev’e bu yanık türkülerin yaratıcısı olan, bu ilhamı veren gençlik aşkı Birgül hanımdır. Birgül hanımı çok istemesine rağmen ailesi onu başka biriyle evlendirmiştir ve ikisi erkek, üçü kız beş çocuğu olmuştur. Fakat unutamadığı aşkı Birgül hanım hakkında Hayri Dev şunları söylüyor: “Birgül’e aşık oldum. Bu üç telliyi de öyle öğrendim. Nasip olmadı işte. Ona besteler yaptım ama nasip olmadı. Başkasıyla evlendi.”
Hayat Değiştiren Misafir
Dağlarda çobanlık, kendi aralarında yarenlik(gece eğlenceleri) yaparak, köylerinde de düğünlere katılarak geçen yıllardan sonra 1992’de hayatını değiştirecek bir olay oldu. Çobanlık ve çalıp söylemeyle geçen yıllardan sonra 1992’de hayatını değiştiren, kendi deyimiyle gavur misafir yani Jerome Cler İspanya’da duyduğu bir bağlama sesinin büyüsüne kapılarak soluğu Çameli’nde almıştır. Dev Cler geldikten sonraki duygularını şöyle dile getiriyor: “ Avrupa’dan on beş kişi geldi. Belgesel olarak film çevircez dediler. Dağda çobanım ben dedim. Anlamam öyle şeylerden dedim. Ne filmi ya dedim. ‘Dayı sen yürü biz hallederiz dediler’. Akşamüstü yarenlik yapıp dururduk. Işığı ona göre ayarlamışlar. Belgeseli çekecek olanlar orayı ona göre ayarlamışlar. Oynaşıp dururduk. Oynaşıp dururduk. Ona göre ayarlamışlar ortamı. Sabah oldu bizim yarenlikte bitti. Ondan sonra arkadaşın biri avukata anlaşma yazdırdı. Bir türkü çıkardık. Türkü çıkardık bu bitmedi dediler. Bu akşama öğrenilecek, akşama söylenecek. Akşama öğrenirdik. Akşamüstü de yarenlik olurdu.”
Fransız araştırmacı Cler Dev’le tanışıktan sonra on beş kişilik bir ekiple tekrar Hayri Dev’in köyüne gelir. Dev’in hayatını “Ormanlar Arkası” belgesel filmi eşi Gulya Mirzoeva ile birlikte çeker. Böylece üç yüz elli sayfalık tezle Sorbonne Üniversitesi’nin etimoloji doçentleri arasına katılır. Cler bu tarihten sonra Dev’e Avrupa’nın kapılarını aralar. Hayri Dev’de oradan kazandığı parayla şu anki yaşadığı evini yaptırmıştır. Bu konuya ek olarak Hayri Dev sözlerine şöyle devam ediyor: “Aradan zaman geçti ve bir gün Jerome yine geldi. Ama bu kez beni de götürmeye. İlk olarak Paris’e gittik ve konser verdik. Bunu başka Avrupa şehirleri takip etti. Oralara gittim. Bazen de öğrencilere ders verdim.”diyor.
Bizim az tanıdığımız Hayri Dev defalarca Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde konserler vermiş. Hala da kendisine bu ülkelerden konser için talepler geliyor.
Jerome’yle tanıştıktan sonra hayatı değişen Dev böylece Türkiye’den önce Avrupa’nın tanıdığı bir sanatçı oldu. Fransız Kültür Merkezi’nde Dev ile ailesi, arkadaşları ve komşularının oynadığı uluslar arası ödüllü “Ormanlar Arkası” belgesel filmi sunulur ve izleyicilerden büyük alkış toplar. Filmin sonunda Hayri Dev sahneye gelir. Türkülerini canlı çalıp söyler. Hayri Dev bundan sonrada böylelikle Türkiye’de de adını duyurmaya başlar. Fransız Jerome’yle başlayan dostluğu ve hayatına kattığı değerlerle iki dost olurlar. Türkiye’ye geldiğinde Hayri Dev’in gavur misafiri olurlar.
Üç Telli Bağlama ve Sipsi

Sipsi ise nisan aylarından sonra çam ağacının yaş dallarından, parmak kalınlığında bir bölüm kesilip, dövülerek yapılır. Ucuna asma yaprağından dil eklenerek çalınır ve yaprak çürüdükçe yenilenir.
Dev bu sazın gençlerin elinde olmasını çok istese de, heveslerinin olmadığını, orga daha meraklı olduklarını, orgdan başka bildikleri bir şeyin olmadığını söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “ Küçümsüyorlar bu sazı. Gıy gıy diyorlar ah ahh. Orga yeniliyor üç telli sazımız. Şimdiki sazların zaten ciladan sesleri çıkmıyor.” diyerek üzüntüsünü dile getiriyor.
Yaşayan Efsane Adaylığı
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO)’nın adayı. Çameli’nin divası Hayri Dev üç telli bağlaması ile Unesco tarafından yaşayan insan hazineleri aday listesine kabul edildi. Unesco tarafından 2003 yılında kabul edilen, Türkiye’nin de 2006 yılında taraf olduğu “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” kapsamında yedi sanatçı belirlendi ve isimleri yaşayan insan hazineleri uluslar arası listesine kabul edilmesi için Unesco’ya bildirildi. Hayri Dev’de üç telli sazıyla bu yedi kişiden biri olmayı başarmıştır. Unesco’da adaylığı olan, yaşayan efsane olarak görülen Hayri Dev duygularını ise şöyle sıraladı: “ Yurtdışından her sene buraya gelirler. Bir hafta kalırlar. Buranın havasına, çam havasına hayran kalırlar. Romalılardan kalmış yerleri görmek isterler. Gezerler. Ankara’dan da gelmek istiyorlarmış. Gelsinler bakalım ama gelmediler. Buradan da yeni yeni gelmeye başladılar beni görmeye.”
Hayri Dev’e röportajımızın sonunda bundan sonra ne yapacağını sorduk. O da bir hatırasının kalmasını, torununun da kendisinden sonra bu geleneği devam ettirmesini istedi. Röportajı bitirmeden öncede eliyle gösterdiği hüneri, üflediği çam düdüğüyle gösterdi Hayri amca.
Hayri amca gizli kalmış hazinelerden sadece bir tanesi. Buna benzer keşfedilmeyi bekleyen kim bilir kaç gizli hazine var?
Ve Türküleri
İniverdim bayıra da
İniverdim bayıra da
Görmeye geldim
Görmeye geldim
Sevmeye geldim
Sevmeye geldim
İniverdim bayıra da
İniverdim bayıra da
Görmeye geldim
Görmeye geldim
Sevmeye geldim
Sevmeye geldim
Görmeye geldim
Görmeye geldim
Sevmeye geldim (tih…)
. . .
Akşamdan uyumadım
Uykuma doyamadım
Üzüm koydum sepete
Mehmet oğlan tepede
Mehmet oğlan dururken
Dolaş Osman tokada
Dam başında Dudu var
Dudu kızın adı var
Eğil bir yol öpeyim
Sende şeker tadı var
Tenekeler tıngırımasın
Köylülere duyulmasın
Ocak başı yarıldı
Köylü kızı Ali’ye darıldı
Darılırsa darılsın
Gelsin bana sarılsın
. . .
Birgül gitmiş yaylalara da
Birgül gitmiş yaylalara da
Çıntar getirmiş çıntar da
Çıntar getirmiş mantarda
Mantar getrmiş dağlarda
Lale getirmiş lale de
Lale getirmiş
Gülsüm gitmiş yaylalara da
Gülsüm gitmiş yaylalara da
Çıntar getirmiş çıntar da
Çıntar getirmiş mantarda
Mantar getrmiş dağlarda
Lale getirmiş lale de
Lale getirmiş
Çoban gitmiş yaylalara da
Çoban gitmiş yaylalara da
Çıntar getirmiş çıntar da
Çıntar getirmiş mantarda
Mantar getrmiş dağlarda
Sümbül getirmiş sümbülde
Sümbül getirmiş
. . .
Ah aman kabağın dibindeki koyunları mı getirdin
A kız koyunları mı getirdin
Gülsüm kabağın dibinde, Ramazan bak oğlum bir koyun kaldı.
Ah aman kabağın yanına katmer torbası mı astın
A kız katmer torbası mı astın
Ah aman içindeki katmeri kınalı ellerle mi yedin
A kız kınalı ellerle mi yedin
Amanın dayanılmaz. Katmer kınalı ellerle mi yenir ya..
Gülsüm kabağın dibinde, Ramazan bak oğlum bir koyun kaldı.
Zülüfleri taramışta kenarına güller koymuş
Gülleri kokmaya geldim
Gülleri kokmaya geldim
Kenarına güller koymuş
Gülleri kokmaya geldim
Gülleri kokmaya geldim (tih.)
Oy çatının üstüne şişler koymuş şişler de
İşlesin diye geldim, işlesin diye geldim
Kenarına şişler koymuş
İşlesin diye geldim, işlesin diye geldim(tih.)
Oy çatının üstüne şişler koymuş şişler de
İşlesin diye geldim, işlesin diye geldim
Ayakkabı da bunların
Ayakkabı da bunların
Terlikleri de bunların
Terlikleri de bunların
Aklıma da geldi de
Hoşuma da gitti de
Ayakkabı da bunların
Ayakkabı da bunların
Terlikleri de bunların
Terlikleri de bunların(tihh…)
Sayın blog yöneticisi paylaştığınız makaleler çok önemli ve iç açıcı. Prefabrik ev olarak başarılarınızın devamını dileriz.
YanıtlaSilTürkü sözlerinde geçen kabak değil gabardıç olacak. Gabardıç bir ağaç ismidir.
YanıtlaSil